Osmanlı sultanı II. Murat, Papa IV. Eugenius’un girişimleriyle oluşturulan Haçlı Orduları ile yıllarca süren savaşların ardından 12 Temmuz 1444’te Edirne-Segedin Antlaşması’nı imzalayarak barış dönemini başlatmıştı. Antlaşmanın 10 yıl sürecek bir ateşkes olması planlanıyordu. Sultan Murat’ın bu antlaşmayı yapmasındaki amaç Balkanlardaki topraklarını güvenceye almak olduğu kadar, Haçlı Orduları ile üst üste yaptığı mücadeleleri fırsat bilerek Anadolu’daki topraklarını taciz eden Karamanoğulları Beyliği’ni de cezalandırmak için ortam oluşturmaktı. Ayrıca yorulduğunu düşünen padişahın aklında Karamanoğulları’nı ortadan kaldırdıktan sonra tahtı şehzadesine bırakmak vardı.
Karamanoğulları sorununu bir sefer düzenleyerek ortadan kaldıran Sultan Murat tahtı da planladığı gibi şehzadesine bırakarak Manisa’da istirahate geçti. Ancak büyük şehzadesi Alaüddin’in Edirne-Segedin Antlaşması’nın imzalanmasından kısa bir süre sonra bir av sırasında atından düşerek hayatını kaybetmesiyle tahta sadece 12. yaşında bulunan Mehmet geçmişti. Barış Antlaşması’nın şartlarından memnun olmayan ve Balkanlar’da Osmanlı’ya kaybettikleri toprakları geri almak isteyen Avrupalı devletler, tahta bir çocuğun oturduğunu duyulması ile aradıkları fırsatı bulduklarını düşünerek hazırlıklara başladılar. Macar Kralı Ladislas kutsal kitaba el basarak yemin ettiği gerekçesiyle barışı bozmak istemiyordu. Ancak Bizans ve Venedikliler’in baskısı sonucu Papa’nın gönderdiği Kardinal Cesarini “Dinsiz müşriklere karşı verilen yeminlerin hiçbir hükmü yoktur!” diyerek ve Papa’nın bu antlaşmaya rızasının olmadığını belirterek Ladislas’ın yeminini bozdurttu. İkna olan kral savaş hazırlıklarını başlattı. Haçlı Birliği savaşın stratejisini Çanakkale ve İstanbul Boğazı’nı donanma ile tutarak Sultan Murat’ın Anadolu’dan geçişini engellemek ve çocuk padişahı savaş meydanında yalnız bırakmak üzerine planlamışlardı.
Kısa zamanda toparlanan Haçlı ordusunu; Macar, Leh, Ulahlı, İtalyan, Çek, Litvan, Hırvat, Alman, Fransız ve Venedik kuvvetleri oluşturmaktaydı ayrıca Venedik, müttefik ordularına kuvvetli bir donanmayla yardım edecekti. Eflak ve Boğdan voyvodalıkları da ciddi miktarlarda kuvvetlerle müttefiklere katılmışlardı. Sonbaharla birlikte harekete geçen Haçlı Ordusu Tuna Nehri’ni geçerek Vidin’e geldiler ve şehri yakıp yağmaladıktan sonra Şumnu şehrine hareket ettiler. Burayı ve ardından Pravadı şehirlerini de ele geçirdikten sonra Varna şehrine doğru yürüyüşe geçtiler. Haçlılar’ın barışı ihlal ederek sınırı geçtiği haberi Edirne’ye ulaştığında sarayda büyük bir endişe yaşanmaya başladı. Toplanan divandan Sultan Murat’ın ordunun başına çağrılması kararı çıktı ve Sadrazam Çandarlı Halil Paşa bu kararı uyguladı.
Süratle Anadolu’da ordusunu toparlayan Sultan Murat kuvvetleriyle birlikte Rumeli’ye geçerken kullandıkları Çanakkale Boğazı’na doğru hareket etti. Yolda boğazın Venedik donanması tarafından kontrol edildiğini öğrenince bir yanıltmaca planlayarak az sayıdaki askerini buraya gönderdi ve İstanbul Boğazı’na hareket etti. Sultan’ın Anadolu Hisarı’na geldiğini haber alan sadrazam yeniçeri, topçu, cebeci ve Rumeli askerleriyle bugün Rumeli Hisarı’nın bulunduğu alana geldi. Sadrazam yanında getirdiği toplarla Haçlı donanmasını uzak tutarken Sultan Murat ise asker başına bir düka altın karşılığında ordusunu Bizans ve Venedikliler’in hayal kırıklığına uğramış bakışları eşliğinde Ceneviz gemileriyle karşıya geçiriyordu.
20 Ekim 1444’te Rumeli’ye ayak basan Sultan süratle Edirne’ye hareket etti ancak şehre girmeyerek şehrin dışında konakladı. Genç padişahı ve sadrazamını burada bırakarak 40000 askeri ile birlikte Varna’ya hareket etti. Haçlı ordularının başında meşhur Macar komutan Jan Hunyad bulunmaktaydı. Haçlı ordusu 9 Kasım 1444’te Varna’ya vardı ve şehrin güneyini ele geçirip kuzeyinde kamp kurarak savaş öncesi son hazırlıklarına başladı. Haçlı ordusu savaşmak için sol tarafı bataklık olan bir alan seçti. Ordunun soluna ise Ulahlar ve bir miktar Macar askeri geçti, sağ cenah ise komple Macar askerlerinden oluşmaktaydı. Kral Vladislas ise orta cenahı kontrol ediyordu. Osmanlı ordusunda ise Sultan Murad Han kademeli olarak tertibat aldı. Kuvvetlerin en önemli kısmını iki sıra üzerine yerleştirdi. Savaş Rumeli’de olduğundan, usul gereği Rumeli Beylerbeyi Turhan Bey Rumeli askeriyle sağda, Anadolu Beylerbeyi Karaca Bey de Anadolu askeriyle sol cenahta yerlerini aldılar. Osmanlı ordusunun lideri Murat Han da yanında yeniçerilerle birlikte ortada üçüncü sırayı oluşturan bölümdeydi. Bu bölümün önüne de çevrilme ihtimaline karşın hendekler kazılmıştı.
Padişah ordugahının önüne iki mızrak dikmişti. Birisine Haçlılar’ın bozduğu Edirne-Segedin Antlaşması’nın bir nüshasını asmış diğerini ise boş bırakmıştı. Tarihin en büyük meydan savaşlarından biri olan Varna Savaşı 10 Kasım 1444 sabahı Ormanlı askerlerinin hareketi ile başladı. Murat Han azap ve akıncı birliklerini düşmanın zayıf karnı olan sağ cenahlarına sürdü. Savaş öğlene doğru şiddetlendi. Macar komutan Jan Hunyad birlikleri ile birlikte bu kısma gelerek Türk askerlerini geri çekilmeye zorladı. Anadolu Beylerbeyi Karaca Bey askerleriyle birlikte bu kısma gelerek Haçlılar’a zayiat vermeye başladı. Hırvatlar’ın düzeni bozacak şekilde gerilemesiyle düşman ordusunun sağ tarafı imha edilmeye yaklaşılmıştı. Durumu gören Jan Hunyad kral komutasındaki merkez birliklerini de alarak tekrar bu bölgeye geldi ve çok kanlı bir çarpışma başlattı. Bu sefer zor durumda kalan ve gerileyen Osmanlı birlikleri oldu. Bu çarpışmada Anadolu Beylerbeyi Karaca Bey de şehit düştü. Osmanlı sol cenahı ile merkezi arasında boşluklar oluşmuştu ve Haçlılar bunu kullanarak Sultan Murat’ın bulunduğu merkez kısma kadar girmeyi başardılar. Sultan Murat savaş meydanından çekilmediği gibi komutasındaki yeniçerilerle birlikte direnişe geçti ve savaşın en kanlı çarpışmalarının yaşandığı yerde yani karargahının önünde usta manevralarla ordusunun düştüğü zor durumu toparlamayı başardı. Osmanlı birliklerinin gerilediği ve zor duruma düştüğünü gören Kral Vladislas ise kendisine yerinde kalmasını söyleyen Hunyad’ı dinlemeyerek emrindeki orta cenahla Osmanlı hatlarına taarruza geçti. Macar kral gelene kadar durumu toparlayan Sultan Murat düşman kralını yeniçerileri yan taraflara doğru açmak suretiyle boşluğa çekip etrafını sararak kıskaça almayı başardı. Bu sırada Timurtaş adındaki bir yeniçeri kralın atına balta ile vurarak kralın düşmesini sağladı ve yayabaşı Koca Hızır isimli bir asker de düşen kralın kafasını kesip Sultan Murat’a götürdü. Sultan Murat da kralın kafasını bozduğu antlaşmanın nüshasının yanındaki boş mızrağa geçirdi. Bu dakikadan sonra krallarının kafasının teşhir edildiğini gören Haçlı birlikleri kazanma ümitleri kalmadığı için savaş meydanını terk etmeye başladı. Ordunun komutanı Hunyad da kendi ülkesinin birliklerinden sağ kalanları alarak Karadeniz’i takip ederek kaçtı. Macar kralının yanı sıra Papa’nın kralı savaşa ikna etmek için yolladığı Kardinal Cesarini de hayatını kaybedenler arasında yer aldı.
Osmanlı’nın bu kesin zaferi ile Balkanlar’daki hakimiyeti kabul edildi. Mora ile Bulgaristan tamamı ve Sırbistan’ın bir bölümü Osmanlı hakimiyetine geçti. Lehistan ve Macaristan bir daha birleşmemek üzere ikiye ayrıldı. Balkanlar’da Osmanlı’ya direnebilecek bir güç kalmadı. Zaferin ardından tüm İslam devletlerine fetihnameler gönderildi ve İslam hükümdarları bu zafer sevincine iştirak etti. Aynı zamanda bu savaş Bizans’ın Avrupalı devletlere olan inancının bitmesine neden oldu ve yıkılacakları günü beklemeye başladılar.